KOLLUK, KARARIN UYGULANMASI İÇİN ETKİN DENETİM VE İZLEME SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMELİDİR
Ulusal ve uluslararası yasal güvenceye bağlanmış hak ve özgürlüklerden kadınların yararlanmasını engelleyen en önemli etken, kadına çeşitli biçimlerde yönelmiş şiddettir. Bu şekliyle şiddet; en büyük ayrımcılıktır.
Şiddet sadece temel hakların ihlali olmayıp kadınların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkilemekte, kadın ve erkek arasındaki fiili eşitsizliği derinleştirmekte, her alandaki yaşama katılma haklarını ve becerisini ihlal etmektedir. Diğer yandan kadına yönelik şiddet, ayrımcılığı ve eşitsizliği sürekli hale getirmekte olup kadının hayatının denetlenmesinde başvurulan evrensel bir baskı aracıdır.
Aile içi şiddetin mahrem olarak değerlendirilmesi, aile kurumunun insan hakları karşısında aşırı değerli görülmesi, kadına yönelik şiddette körlüğe yol açmıştır, toplumsal örgütlenişteki mevcut adaletsizlikler de bunu olağanlaştırmıştır.
Uluslararası Kadın Hareketinin yorulmaz mücadelesiyle bu zulüm sistemi görünürlük kazanmış ve yavaş da olsa kadına karşı ayrımcılık ve şiddet konularındaki bilinçlenme, ilk kez 1993’te Viyana’da toplanan Dünya İnsan Hakları Konferansında uluslararası hukuka yansıyabilmiştir.
Böylece 20. yüzyılın sonunda kadına karşı şiddet konusu nihayet hükümetlerin gündem maddesi olarak bir zemin kazanmış, buna karşılık kadınların evrensel hukuku sayılan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 1979 yılında şiddet konusuna yer vermediğinden, ancak 1980’li yıllardaki gelişmeler karşısında CEDAW Komitesi 19 no.lu genel tavsiye kararı (1992) ile kadına karşı şiddeti ayrımcılıkla ilişkilendirerek devletleri şiddeti önleme konusunda sorumlu kılmıştır.
Türkiye’de bu gelişmeler sonrasında 1998’de 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile ilk kez, doğrudan kadına yönelik şiddet konusunda düzenleme yapılmış ve yaklaşık dokuz yıllık bir uygulama sonrasında eleştiriler de dikkate alınarak 5636 sayılı yasa ile 4320 sayılı yasada bazı değişiklikler yapılmış, bu değişiklikler 26.04.2007’de kabul edilip 04.05.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 01.03.2008 tarihinde de yasanın uygulanması hakkında yönetmelik yayımlanmıştır.
Dünyadaki değişime neredeyse eş zamanlı kabul edilen 4320 sayılı yasa, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddet uygulayanın cezalandırılmasında, engellenmesinde oldukça olumlu bir role sahiptir. Fakat kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sadece yasa ve yönetmelik çıkarmak yeterli değildir.
2008 ve 2009 yılındaki basın açıklamalarında bildirdiğimiz sorunlar devam etmekte olup;Halen koruma talepli dosyalar acele olarak ele alınmamakta,koruma verilmesi için darp raporu aranmakta,duruşma günü tayin edilmekte,CEDAW ve AİHS düzenlemeleri ve AİHM Opuz/Türkiye kararının gereklerine aykırı olarak medeni durumlarına göre kadınlar arasında ayrım yapılarak evlilik birliği içinde olmayan kadınların koruma talepleri reddedilebilmekte ve dahası koruma kararı verecek tek makam olan Aile Mahkemeleri sadece mesai saatlerinde çalışmakta, gece ve hafta sonu şiddetten yargı aracılığı ile korunmak mümkün olmamaktadır.
KAHDEM olarak bu yılki açıklamamızda önceki açıklamalarda belirttiğimiz sorunların halen devam ettğini belirterek 4320 sayılı yasa gereği koruma kararların verilmesinden sonraki aşamada; uygulanma ve izlenmesine ilişkin yayınlanan yönetmeliğin kolluğa yüklediği sorumluluğa dikkat çekmek istiyoruz.
Bilindiği gibi 4320 sayılı yasanın 2 maddesi gereği”Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler” demektedir.
Yine yönetmeliğe göre kolluğun izleme görevi koruma kararının verildiği tarihte başlar.
Karar süresince tedbirlerin yerine getirilip getirilmediği kollukça kontrol edilir.
Kolluk kontrol ve izleme görevini yerine getirmek için:
a-Bulunduğu konutun haftada bir kez ziyaret etmelidir.
b-Birinci derece yakınları ile iletişim kurmalıdır.
c-Komşularının bilgisine başvurulmalıdır.
d-Oturduğu yerin muhtarından bilgi almalıdır.
e-Bulunduğu konutun çevresinde araştırma yapmakla yükümlüdür.
Kolluk ihlal halinde şikayet koşulu olmaksızın savcılığa bildirimde bulunmalıdır.
Kararın uygulanmasının sağlanması için,kararın uzun zaman alabilecek posta yolu ile karakola bildirilmesi yerine, kararın bir örneğinin mağdura verilmesi ve bu kararın karakola verilmesi yeterli sayılmalıdır.
Koruma kararının şiddet uygulayana tebliği (yazılı bildirimi) yoluna gidilerek, karar ile tebliğ arasında kalan sürede mağdurun yeni saldırılara açık ve korumasız bırakılması kanunun amacına aykırıdır. Şiddetten etkin korunmanın önünde ciddi bir engeldir.
Yasanın ve yönetmeliğin gereğini yerine getirmek için gerekli önlemler alınmalı ve gerekli/uygun mekanizmalar ivedilikle kurulmalıdır.
SONUÇ:
Kadına yönelik şiddetle mücadele hükümetin uluslararası sorumluluğudur.
Yasa ve yönetmelik çıkarmak sadece başlangıçtır.Kadına yönelik şiddetle mücadele kadının insan haklarının gerçekleşmesini sağlayan uygulama ile pekiştirilmelidir.
KADINLARA HUKUKİ DESTEK MERKEZİ
(KAHDEM)